mavi kız hikayeleri - blue girl stories


I am not in this world to live up to your expectations, and you are not in this world to live up to mine.
You are you, and I am I, and if by chance we find each other,
it's beautiful.


If not, it can't be helped
.



Thursday, January 14, 2010


bugün, saymaya başlıyalıdan beri, figüranlığıma kurban ettiğim üçüncü gün. tam üç gündür "hayatım" diye bildiğim şey genel olarak uyanmak, beslenmek, ağlamak ve yeniden uyumak üzerine kurulu. belki süleyman yüzünden, belki değil - bunu tartışamam, ama sonuçta önemli olan kendi hayatımda soyunduğum bu rol, bu figüranlık. bir battaniye ve yorganın altına gizlenerek akıp giden hayatıma üzülmek! insan bare kendi hayatında başrol oynar...

sandığımdan çok tükenmişim şu son birkaç ayda, bunu görüyorum. gerçekten geriye pek bana dair bişiler kalmamış. ben pek kalmamışım. ve bunu anladığımda kendimi, ister istemez, pazartesi günü bana sorulan bir soruyu kendime tekrar sorarken buluyorum: "öyleyse neden hala kalmaya çalışıyorsun?!

gerçekten de önemli bir soru bu bence. neden hala kalmaya çalışıyorum...herşey ve herkes (kimi kasıtlı olarak - kimi bilincsizce) bana git diye bağırırken, ya da gitmem için olmadık fırsatlar ve şanslar önüme sunulurken, veya kalmam her geçen günle daha da zor hale getirilirken..."geride bırakamayacağım", "olmazlarsa tükenirim" dediğim kan bağlı veya diil tüm o sevdiklerim beni aşalı çok oldu - beni tutanlar onlar diil artık, olsa olsa onlara tutunan benim.

figüranlığımın sayabildiğim üçüncü gününde anlıyorum ki, ben boşu boşuna canımı yakan bu saçma sapan yerde ve zamanda, aslında bana ve varlığıma hiç de ihtiyaç duyulmadığı halde, sanki bir faydam olabilirmiş gibi duruyorum. resimde kalmam veya ondan çıkmam hiç bir şey değiştirmiyorken, üstelik kalışım bana zararken, neden hala kalmaya çalışıyorum?!

belki de artık uyanmak lazım. şu son 4 küsür ayın depresif hali üzerime çok ağır geliyor, eskisi gibi genç de diilim - artık taşıyamıyorum. çocuk haklıydı: "öyleyse neden hala kalmaya çalışıyorsun?!" sorulabilecek en yerinde soruydu cidden.

No comments: