çok basit aslında.
belki de yılların pratiğinin de yardımıyla, hiç zorlanmıyorum duygu sıçramalarımda.
duygu sıçramaları...
en sevdiğin o kişiyi bir daha asla göremeyeceğini gerçekten kabullendiğin andaki tepkisizlik, neşeli sayılabilecek ve maksimum 1 dakika süren bir reklam filminde gözden akan yaşlar, bazen hiç sebepsiz olarak içten gelen ve asla tutamadiğin o gercek kahkahalar...
psikolojide elbette onu daha tıbbi bir forma sokan bir adı var – hatta türlerine göre, bir sürü değişik adı var aslında;
ama benim icin sadece sıçrama.
Hiç birşey hiç birşey olmak zorunda diil.
Herşey kişinin kendi algısı ile ilgili.
BENCE gerçek, BENCE doğru, BENCE acıklı...
ve belki de BENCE bu yüzden ne hissetmem gerektiği hiç de umrumda olmayan birşey.
gereklerle hareket edicek diilim, hiç olmadım – olmak niyetinde de diilim.
keşke bunu göstebilsem, paylaşabilsem sevdiğim o onca “gerekliliklere saygılı insanlar”la diye düşünüyorum bazen,
ama biliyorum – konu benim göstermem ya da paylaşmam diil,
konu onların bunu nasıl algıladığı.
bu yüzden sosyal psikoloji,
bu yüzden sembolik etkileşim!
No comments:
Post a Comment