Önünü bile görmesine izin vermeyen bir kar yağışı sırasında, uzaklara dalmış bir şekilde, yıllardır aklında olan, ama hiç bir zaman sesli olarak dile getiremediği iki kelime döküldü dudaklarından mavi kızın: geri dönmeyecek.
Şaşkın değildi. İşin aslı, üzgün bile değildi. Ama yine de akıyordu sessiz yaşlar ve akıl sır erdiremiyordu neden bu kadar zaman önceden zaten kabullendiği bir gerçeğin gerçekleştiği haberi karşısında böyle tepki verdiğini.
Mavi kız onu çok sevmişti.
İşin aslı, ömrü boyu bir onu böyle sevmişti. Onu o kadar çok sevmişti ki, sevgisi yüzünden onu hep itmiş, ondan hep kaçmıştı. Çünkü o mutlu olmayı hakediyordu. Ve mavi kız onu mutlu edemeyeceğine öylesine emindi ki...
Her zaman o rüzgar derdi ve estiği, esip geçtiği sürece var diye açıklardı arkasından, çünkü gidişleri de gelişleri kadar doğal diye düşünürdü. Ama bu kez, uzun süre önce esip giden o rüzgarın, sandığının aksine beklenmedik bir zaman ve beklenmedik bir yerde yine yeniden saçlarını dalgalandırarak, içine işlercesine esmeyeceğini öğrendi.
Şaşkın veya üzgün değildi ama, içi acıyordu mavi kızın.
Küçük Prens...geri dönmeyecek!
kim bilir gül kaç kez bunu düşünerek hüzne boğulmuştu? diye geçirdi aklından sessizce kar yağışını izlemeye devam ederken mavi kız.
No comments:
Post a Comment