mavi kız hikayeleri - blue girl stories


I am not in this world to live up to your expectations, and you are not in this world to live up to mine.
You are you, and I am I, and if by chance we find each other,
it's beautiful.


If not, it can't be helped
.



Thursday, May 13, 2010

Sunday, May 02, 2010

havayı dinleyen balık

nedenlerini unutuyordu küçük balık, sadece kararlarını hatırlıyordu...ve bu konuda çok önceden - en başından verilmiş kararları vardı.

aklı olsaydı, arkalarında dururdu.






küçük balık saftı, biraz ürkek, işin aslı oldukça da aptaldı. düşünceleri değil, düşleri onu yoldan çıkardı ve koskoca aslanı aslında olmadığı, başka bir şey sandı.

önceden üç tur kaçmıştı küçük balık. dördüncü tur ise, bir damlanın peşinden yüzerken başlamıştı. aslandan o denli emindi ki, damla ona sorduğunda "korkma - beni bilerek neden üzsün ki" demişti.






bu büyük bir hataydı.






çünkü aslan bu kez, intikam için pusuya yatmıştı.






küçük balık aslanın pençesi ile kazdığı incecik su yolundan, bilmeksizin tuzağının kucağına yüzerken - serin rüzgarlar esmeye başladı şehirde...denizleri dalgalandırdı, ıslıklar çaldı, insanların içlerini üşütüp, dışlarını bıçak gibi kesti bu rüzgarlar.


su ve ateş olacakları kutlamaya hazırlanıyor, toprak herşeyi uzaktan sessizce izliyordu. yalnızca hava "dur küçük balık, dur - bu bir tuzak! geri dön...hala şansın varken dön!" diyerek, şiddetle esiyordu. o estikçe toprak tepkisizce onu izliyor, su onun küçük balığa yaptıkalarını sıralayarak güvenilmezliğini vurguluyor, ateş ise onu kıskançlıkla ve küçük balık konusunda saplantılı olmakla suçluyordu.




küçük balık bunların hepsini duyuordu.




toprağa şaşırmıyordu, suya hak veriyordu, ateşi anlıyordu. ama havayı seviyordu.




yine de durmadı, yoluna devam etti küçük balık.




öyle çok yanmıştı ki hava yüzden canı, artık ona güvenmiyordu. sonunda, esen tüm rüzgarlara rağmen, kendini aslanın pençeleri ile kazıyarak hazırladığı ufak havuzda buldu.






çok yakındı.






ateş ve su dansediyordu.






çok yakındı.






toprak sessizliğini koruyordu.






çok yakındı.






hava artık durmuş, rüzgarını susturmuştu. sessizdi ama, sudan çıkmış balığa çevirdiğini bildiği bu balığın sorumluluğunu hisseiyordu.


olanlar onun suçuydu, en başından hiç sudan çıkarmamalıydı o küçük balığı! kimse onu dinlemese bile, mutlaka bu işe mani olmalı, küçük balığı hem aslandan, hem de kendinden korumalıydı.


çünkü herşeye rağmen, bu balık onundu.




"evet," hava kendisine itiraf ediyordu "ateş haklıydı"; söz konusu olan küçük balık olduğunda hem kıskanç, hem de saplantılıydı.


son bir ufak esinti yolladı hava, bu kez ne diğerleri kadar güçlü ve barizdi, ne de onlar gibi balık için değildi. bu, bir tür fısıltı, ılık bir meltem gibiydi ve aslanın onu içine çekmesi ile en derinlerindekileri görebilecek, eğer yersizse tüm bu şüphe, arkasını dönüp esecekti.




ama yersiz değildi şüpheleri.




hava haklıydı.




bu küçük balığa bir tuzaktı.




ve hava her ne kadar kendi hoyrat olmuş olsa da küçük balığına, başkalarının ona zarar vermesine izin vermezdi asla.






aslan artık çok yakındı.






hava yine esti - balık onu dinlemese bile duyabiliyordu, bunu biliyordu. bilmediği, balığın onu her zaman ve herşeye rağmen, hep can kulağı ile dinlediğiydi. 




"beni en iyi tanıyanlardansın...bilmem gerekenden fazlasını bilmek istemiyorum, bana sadece yapmam gerekeni söyle" dedi balık henüz girmediği savaşları kaybedenlere has o bitmişlikle.




"git...çabuk, buradan git."


rüzgar esti, balık gitti.


suya rağmen, ateşe rağmen.


aslan uzaklaşan balığa ancak ardından bakabildi.






çok yakındı.






ama tutturamadı.